Natalia Lara Díaz-Berrio

halka sanat projesi rezidans programı kapsamında 1 - 10 Eylül 2012 tarihleri arasında Natalia Lara Díaz-Berrio'yu konuk ediyor. Díaz-Berrio,  İstanbul'da gerçekleştirmeyi planladığı "Şehir,Bedenin Aynası" isimli projesi hakkında şunları söylüyor:

 

"“Hayal ettiğimiz biçimiyle kent, yanılsamaların, efsanelerin, özlemlerin, karabasanların yumuşak kenti, haritalarda ve istatistiklerde, kentsel sosyoloji, demografi ve mimari monografilerinde var olan katı kent kadar, hatta belki daha da fazla gerçektir.” (Graham Livesey, Passages, Explorations of the Contemporary City,Ed.University of Calgary Press, Canada, 2004. sf.ix)

Yirmi beş milyon insanla çevrili olarak, çizdiğimde hep özel hissettim, farkında olmadan bir ajan oldum, her yeni günün bir kâşifi… Kocaman bir şehirden geliyorum:  Mexico City’de büyüdüm ve yirmi yıl orada yaşadım.  Her zaman insanların böyle şehirlerde, düzenini sağlama yöntemlerine ve kamusal alanların toplum için ne kadar önemli olduğuna ilgi duydum.

Çocukluğumdan beri bir gözlemci, bir tür ajan olmayı, etrafımdaki günlük eylemler hakkında önemli bilgi topladığımı hissetmeyi severim. Notlar alacak, çizecek ya da fotoğraf çekecektim. Çizimlerimin ve fotoğraflarımın şifrelenmiş belgeler olduğunu hissederdim. İki yıllığına Kanada’ya taşındığımda, dil konuşamayan, genç bir kız olarak, çizmek, içinde yaşadığım gerçeklikle kaynaşmanın ve iletişim kurmanın bir yoluydu benim için. ABD, Bolivya, Fransa, Türkiye ve Küba gibi farklı ülkelere seyahat etmiş biri olarak, kamusal alanı ele almanın farklı yollarıyla yüzleştim. 
 
John Steinbeck şöyle yazmış: “İnsanlar seyahate gitmez, seyahat onları götürür.” Seyahat ettiğimde keşfettiğim yeni yönlerle yüz yüze geldim. Birbirinden farklı yerlerde bulunduğumdan, kentin ve günlük aktivitelerin farklı kültürlerde nasıl yaşandığına merakım uyandı.
 
Projem: “Şehir, Bedenin Aynası”
 
Projem şu sorular üzerine kurulu:
-Şehir nasıl bedenin aynasıdır?
-Kamusal alanda insan etkileşimleri -özellikle yeme eylemine değinerek- nasıl gerçekleşiyor?
 
Birkaç yıl önce, İstanbul’a gittiğimde bir ayağı Avrupa’da diğeri Asya’da olan bu eşsiz kentteki tarihi ve kültürel zenginlikle hayrete düştüm. Yüzyıllar boyu süren, değişen bir imparatorluk olarak, farklı kökenlerden gelen pek çok toplum burada yaşadı ve açık görüşlü bir şekilde var olmaya devam ediyor. Bir Meksikalı olarak, şehirdeki her günün birçok detayını keşfetmek hoş bir şekilde şaşkınlık vericiydi.
halka sanat projesi rezidans programında, şehrin bir ucundan diğer ucuna bir dizi çizimler yapacağım, o yerlerin ve çizimlerinin kaydını tutacağım. Aynı zamanda farklı bir yöntemle gözlemlemek ve algılamak adına bu yerlerin fotoğrafını çekeceğim. Ayrıca bir yeri özümsemek ve bir deneyimi paylaşmak adına paralel bir yöntem olarak ses kaydedeceğim.
Çizim, fotoğraf, kolaj ve bir derleme olarak şehirde bulunan görseller, durumlar, mimari ve kağıt üzerinde rastlantıların görsellerinin de içinde yer aldığı bir sanatçı kitabı yapmayı amaçlıyorum. Bazen kelimeler, o anın izlenimleri ve deneyimlerinin bir parçası olarak çizimlerin kapsamında olacak. Bazı çalışmalar daha geniş bir formatta basılacak. Bunların yanı sıra on dakikalık bir ses kaydı işi yapacağım.
Çizimlerin, fotoğrafların ve kayıtların pek çoğu üzerinde daha sonra stüdyoda çalışılacak. Çizimlerde ve ses kaydında yaratılan mekân kamusal alandaki eylemlerin, hareketlerin ve zamanın bir çeşit yankısı olacak.
Kamusal alanın geçici görüntüsü ona bir zenginlik katıyor ve ayrıca o şartlar altında üretmeme meydan okuyor, bu beni sürekli olarak beklenmeyen ve yeniye açık hale getiriyor.
 
Kamusal Alan
Bir yeri çözümlemenin ve anlamanın çeşitli yöntemleri vardır:
-Algılanan, sosyal pratiklerle bağlantılı yer
-Tasarlanan, sunulan alanla ilişkili yer
-Yerin tarihi
Bu proje için, bir yabancı olarak benim tarafımdan algılanan ve tasarlanan alana odaklanmayı ve aynı zamanda insanların orada nasıl yaşadıklarını ve o mekânı nasıl kullandıklarını gözlemlemeyi amaçlıyorum.  Böylece kamusal alanda çizerek, orada bulunanlarla, onların yaşam tarzıyla ve de şehrin kendisiyle bir bağlantı oluşturuyorum.
Graham Livesey’in “Pasajlar, Çağdaş Şehrin Keşifleri” kitabında yazdığı gibi: “ Kamusal alan, her şekliyle insanların somut ve kültürel kıldığı bir şey, bu nedenle insan vücuduna tekabül eder […] ve dünyanın insan terimleriyle yaşamasına katkıda bulunur.” (Graham Livesey, Passages, Explorations of the Contemporary City, Ed. University of Calgary Press,Canada,2004. Sf. 76)
 
Yemek
Şehirde birçok süreç aynı anda gerçekleşir ve kamusal alan insanların bir alışveriş içinde bulunduğu geçici bir alandır. Ben özellikle bu alanlardaki yemek ile ilgiliyim, bazen bir paylaşıma ve bir konuşma şansı sağlayabilir, diğer durumlarda ‘yemek’ tekil bir eylemdir. 
Michel Delville’in “Yemek, Şairlik ve Tüketimin Estetiği” kitabında yazdığı gibi “ Modernler, yeme alışkanlıklarını sosyolojik, estetik ve psikoseksüel sorunların yansıması olarak kabul ederler.”( Graham Livesey, Passages, Explorations of the Contemporary City, Ed. University of Calgary Press, Canada, 2004. Sf.76)
 
Yeme eylemi bir yeri şekillendirebilir veya tam tersi yerin içinde bulunduğu durum insanların nasıl yediklerini etkiler. Bu insan eylemi içinde bulunulan alanın nasıl kurulduğuyla yansıtılır kimi durumlarda. Bazılarında yeme eylemi zaten var olan bir yere adapte olur. Dolayısıyla, yeme eylemi kapalı ve açığı, özel ve kamusalı, kişisel ve paylaşılanı bağlaması açısından karmaşıktır.
 
Bu proje bir sanatçı kitabı olarak ve bazı yeniden çalışılmış ve basılmış görsellerle, şehrin bir haritası ve kitaptaki tüm çizimlere olan göndermeler dâhil olmak üzere altı haftalık rezidansın sonunda bitecek. Çizimler İstanbul’daki kamusal alanların kişisel bir haritası gibi ve görsellerden insan etkileşimleri görülecek şekilde olacak. Bunun yanında, ses kaydı İstanbul’daki hayatı ve kültürü keşfedecek. Ses kaydı, baskılar ve sanatçı kitabı birleşerek sonraki sergide gösterilecekler.