Yetimler, Ä°tina Edenler ve Mandalalar Ãœzerine

Halle/Saale’de bulunan Burg Giebichenstein Sanat ve Tasarım Akademisi bursuyla Ä°stanbul’a gelen üç genç sanatçı, Martin Wöllenstein, Karla König ve Sarah Schuschkleb üç ay boyunca geçirdikleri rezidans deneyimi sırasında bireysel projeleri üzerinde çalıştılar. 
 
Üçünün ortak noktası sanatı, yeni çevreler keÅŸfetme ve megakent Ä°stanbul’un insanı bunaltan boyutlarına yaklaÅŸma stratejisi olarak kullanmak olup, her biri farklı sanatsal yaklaşımlar benimsemiÅŸtir. 
Çalışma sürecinin sonunda ortaya çıkan iÅŸler, halka sanat projesi’nin Kadıköy’deki galeri mekanında 25 Aralık 2014 saat 19.00’da gerçekleÅŸecek olan açılışın ardından bir süreliÄŸine izlenebilir.
 
Martin Wöllenstein, Büyükada’daki eski Rum Yetimhanesi’nin kurduÄŸu hayalden ve binanın dramatik tarihinden derinden etkilenerek, devasa bir kentsel dönüÅŸümden geçmekte olan Ä°stanbul’da ev ve barınma sorunu üzerine odaklanıyor. Kentin tarihi mahallelerinde, yıkılmış ev enkazlarından topladığı tahtalarla, bir oda yaparak, bu evsiz mobilyaları, insanların geniÅŸ ifadeyle yetim kaldığı ya da yetim kalma tehlikesini yaÅŸadıkları mekanların önüne yerleÅŸtirip fotoÄŸraflıyor. Sergide bu mobilyalar ve çektiÄŸi fotoÄŸraflardan bir seçki yer almaktadır.
 
Karla König, insanların nesne ve mekanların bakımını üstlenmeleri olgusuna kendinden ve Ä°stanbul ekseninde edindiÄŸi gözlemlerden yola çıkarak bakıyor. Her gün sürdürdüÄŸümüz zihin, beden, nesne ve mekan arasında baÄŸlantı kurmamıza yol açan eylemleri keÅŸfe çıkıyor. Sanatsal incelemelerinin ekseni üç adıma yayılıyor. Yüzeye ve içe bir bakış, beden ve nesnenin duyular dünyasının uzantıları olarak etkileÅŸimine dair bir video ve kamusal alanda gerçekleÅŸen heykel/ müdahale.
 
Sarah Schuschkleb mandala fikri ve ÅŸeklini meditatif ve geçici bir ÅŸekil ve eylem olarak yorumluyor. Bu anlamda, büyük ÅŸehirlerin kaosunda, kiÅŸinin fiziksel varlığını hissedebileceÄŸi, bir merkeze oturtabileceÄŸi ve tutunabileceÄŸi giyilebilir heykeller geliÅŸtiriyor. Hareket eden birey, nesne ve beden arasındaki ortak yaÅŸantıdan doÄŸan bir iliÅŸkinin ortasına konumlandırılıyor ve yeni bir bedensel deneyim mümkün hale geliyor.