![]() |
Söyleşi: İzleyici Geliştirme Üzerine
Yeditepe Üniversitesi, Sanat Yönetimi bölümü öÄŸrencilerinden Melisa Yalçın ve Sevda Bad ile ''Ä°zleyici GeliÅŸtirme'' üzerine söyleÅŸimizi gerçekleÅŸtirdik.
-Kurumunuz ve misyonunuz ile ilgili bilgi verebilir misiniz?
-halka sanat projesi 2011 yılının Mayıs ayında bir sanat inisiyatifi olarak kuruldu. Ticari bir galeri olmayı başından beri düÅŸünmemiÅŸti ve hiç olmadı. Kendine ait bir manifestosu var ve ilk 9 yılında bu manifestonun taşıdığı ipuçlarını gerçekleÅŸtirmek üzerine çalıştı. Büyük sözler ve gösteriÅŸli adımlardan her zaman uzak durdu. Hatta halka sanat projesi adını oluÅŸtururken de bunun ilk sinyalini verdik. Çünkü halka sanat projesi bütün harfler dahil küçük yazılır. Bunun anlamı da aslında o tevazuyu, alçak gönüllülüÄŸü hep tutmak ve unutmamak. Çünkü günümüzde her ÅŸey çok büyük, çok kuvvetli aslında kendini olmadığı ÅŸekilde yansıtıyor. Biz bunun tam tersi hep yavaÅŸtan aldık. Küçük küçük adımlarla gitmeyi kendimize görev edindik. Proje olması da mesela böyle bir tercih. Çünkü bir proje biter, diÄŸeri baÅŸlar. O kendi içinde devam eden bir süreçtir. Halkanın aslında vizyonunda hep bir süreci tamamlayıp yeni bir sürece geçmek var ama hiçbir zaman ‘oldum, tamam’ dememek var. Halka sanat adındaki o ikili oyunda aslında bir baÅŸka özelliÄŸi. Evet bu halka sanat ama 16 milyon Ä°stanbul, 80 milyon Türkiye deÄŸil. Tabii ki buradan yakaladığı insanlar var ama herkese açık bir ÅŸeyi oluÅŸturabilmek için aslında küçük bir nüveden baÅŸlamak gerektiÄŸine inanıyorum. Etrafımızda önce küçük saÄŸlam bir zincir oluÅŸturup; bu zincir bu mahalledeysek biz, buradaki insanlarla ve gelen insanlarla baÅŸlıyor zincir. Ä°stanbul çok büyük bir yer. Sanat piyasasında merkezi ama mesela Kadıköy merkezi deÄŸil. Bizim Kadıköy’de olmamız da o ana eksenden uzak olma tercihimizden dolayı geliyor. Biz burada kendi çevremizi oluÅŸturmaya baÅŸladık.
halka’nın manifestosunu incelerseniz; tamdır, bütündür, köÅŸeleri yoktur. BaÅŸladığı yerde biter, bittiÄŸi yerde yeniden baÅŸlar, içine alarak büyür ve içindekilerle halka olur. Bir büyük zincirin bağımsız parçasıdır. Ä°sterse baÅŸka zincirlere eklemlenebilir; iÅŸ birlikleri bunun bir örneÄŸi mesela. Yani hem kendi başına bağımsız ama kendini soyut ve dünyadan ya da yaÅŸadığı çevreden uzak gören bir yapıda da deÄŸil. Hep o misyona geri dönüp orda vadettiÄŸimiz ÅŸeyleri gerçekleÅŸtirmeye çalıştık, misyonumuzu o anlamda manifestoyla birleÅŸtiriyorum. Biz üç arkadaÅŸ bu sanat inisiyatifini kurduk. Bir tanesi ilk altı ay içinde ayrıldı. Ä°kinci arkadaşım da 2016’da ayrıldı ama hiçbir zaman kurucular üstünden ilerlemedi, her zaman katılan, kendi yeri olarak büyüten insanlarla ilerledi. Bu insanlar da Türkiye’de ÅŸu an da bence sana yönetimi alanından geldiÄŸim içinde gördüÄŸüm; okullu ve genç insanlar. Bunlar hem sanat üreticileri hem sanat yöneticileri ya da potansiyel olarak öyle olacaklar. Bunların da kendilerine bir küçük laboratuvar alanı olarak görebilecekleri birçok yere ihtiyacı var fakat böyle yerler yok. halka’nın da bir diÄŸer misyonu bunu gerçekleÅŸtirmek. Teorik olarak okulda öÄŸrendikleri ya da baÅŸka bir ülkenin teorisi olarak öÄŸrendikleri bir ÅŸeyi burada deneyimlemek ve bu ‘’Türkiye ÅŸartlarında bu uygun mu?’’ ‘’Bu ÅŸekilde mi iÅŸleliyor?’’ bunu test etmek ve kendi seslerini duymalarına yardımcı olmak. Burayı küçük bir kuÅŸ yuvası gibi düÅŸünüyorum ben, belli bir olgunluÄŸa geldikten sonra buradan uçup artık ne yapmak istediÄŸine karar verdiÄŸinde devam edecek insanlar. Tabi belli bir fikirdaÅŸlık, gönüldaÅŸlık olması lazım, ki inisiyatifin en önemli özelliÄŸi bu para konularak yapılacak bir ÅŸey deÄŸil. Emek koyarak, yürek koyarak, düÅŸünce koyarak, üretmek ve bunu düÅŸünerek yapmak. Biz Çevreyi de bu ÅŸekilde oluÅŸturduk.
-Ä°zleyici geliÅŸtirme stratejileriniz nelerdir?
-Ben bu strateji kelimesine biraz takılıyorum. Bu misyonlar, vizyonlar, stratejiler, hedefler bunlar aslında içinde yaÅŸadığımız sistemin bize verdiÄŸi nosyonlar ve bizden onların cevabını istiyor. Halbuki burada birebir onlara uymak zorunda deÄŸiliz. Burada derken; halka’ yı ,Türkiye’yi kastetmiyorum genel olarak bu alandan bahsediyorum. Alanın farklı iÅŸleyiÅŸ yapıları var. Bir tamamen piyasa odaklı çalışanlar var bir de kendi özgün sesini bulanlar var. Belki bizim en temel stratejimiz; piyasanın dışında durup ama reddederek deÄŸil, kendi kolumuzun mesafesinde olan insanlara ulaÅŸmak. Moda o anlamda güzel bir yer. Bizim insanlara ulaÅŸmamız dışında insanlar bize ulaÅŸabiliyor. Çünkü buraya gelen ve yaÅŸayan, kültür ve sanat etkinliklerine ilgili, genç bir nüfus var. Fakat onların çoÄŸu kafe müÅŸterisi olarak, sokaklarda gezen insanlar. Bizim birincil hedefimiz; onları içeri çekmek. Kol mesafesi burada çok önemli yani gerçekten içeri giren elinin dediÄŸi bir insana aslında cazip gelmek bu da içerde yaptığın iÅŸin gücüyle mümkün. Yani bir kere girdikten sonra birebir bir iliÅŸki kurmak. Bizim etkinliklerimize katılan birçok insan; hep tekrar tekrar gelen insanlardır, takip ederler, yok olmazlar ve birkaç sene sonra bir etkinliÄŸin uygulayıcısı olur. Mesela onunda sanatsal bir ilgisi vardır ve bir proje getirir ya da ‘Bir kurs yapmak istiyorum’ der eÄŸiticisi olur. Dolayısıyla hem bir izleyici yetiÅŸtirmek sonra da o izleyiciyi tekrar kendi sistemimizin içine katarak sanatsal paylaşımcı kiÅŸi haline getirme yolunda gidiyoruz, bu bir strateji. Bununda en temel ÅŸeyi gazetelere dergilere ilan vererek deÄŸil, reklam üzerinden tanıtım üzerinden yürümek deÄŸil, sesini kendi elinin kolunun yettiÄŸi yerlere duyurmak, tabi buna dijital medyayı da katıyorum. Sadece kapıdan geleni içeri almak deÄŸil buradan da dışarıya çıkan ÅŸeyler var. Ama aldıktan sonra harmanlayarak büyütmek.
-Ä°zleyici kitlenizi arttırmak için sosyal medyayı verimli bir ÅŸekilde kullanabiliyor musunuz? Sosyal medya verilerini ölçüm yapmakta kullanıyor musunuz?
-Sosyal medyayı tabi ki kullanıyoruz. Az evvel dediÄŸim gibi sanat dergilerine, gazetelere reklam vb. ÅŸeyler vermediÄŸimiz için, paralı televizyon programlarına katılmadığımız ve çekim yaptırmadığımız için; sosyal medya en çok kullandığımız mecra. Geri dönüÅŸleri iyi oluyor, bizde hızlı geri dönüÅŸ yapıyoruz. Belli bir izleyici kitlemiz var. Duyurularımızı Facebook, Instagram üzerinden ve yaptığımız newsletter’ larla yapıyoruz. Bire bir mekana gelip de e-mail bırakanlara da geri dönüÅŸ yapıyoruz. Bence o kurduÄŸumuz sıcak iliÅŸkinin karşılığını alıyoruz. O newsletter’lara cevaplar geliyor. Mesela son sergimizi ertelemek zorunda kaldık çünkü ekibimizde yaÅŸanan bir vefat vardı. Newsletter ile duyurduk ve birebir ‘Başınız saÄŸ olsun’ diye cevaplar aldık. Onun dışında araÅŸtırma ÅŸirketine geri dönüÅŸleri hesaplatmak, saydırmak gibi bir geri dönüÅŸ ölçümlemesi yapmıyoruz.
-Ä°zleyici ölçümü için ne tür materyaller veya teknikler kullanıyorsunuz?
-Newsletter da uyguladığımız networkün öyle bir ölçümleme sistemi var. Yolladığımız newsletter’ı kim olduÄŸundan, kaç kiÅŸi açmış, kaç kere tıklamış, hangi sayfalara en çok gitmiÅŸ hepsini görebiliyoruz. Mesela bir newsletter’a 5-6 tane event koyduysa neler daha çok ilgi çekmiÅŸ, web sitesine yönlenmiÅŸ mi tıklamış mı onların hepsi mevcut. Aynı ÅŸekilde Facebook’dan da, Instagram’dan da haftalık raporlar geliyor. Tıklanmalar, bir öncekilerle kıyaslamalar ve artışları takip ediyoruz. Mesela bir newsletter diÄŸerinden daha az tıklandıysa içeriÄŸine tekrar dönüp bakıyoruz. Belki de o dille yazmamak gerekiyor; belki daha açık ve net, oyunlu yazmak gerekiyor. ÖrneÄŸin; bir keresinde newsletter’ımız hakkında yorum almıştık. GiriÅŸe ‘’Çok heyecanlı bir ay baÅŸlıyor.’’ yazmıştık. Ä°zleyicimiz fazla betimleyici bir bulmuÅŸtu. Çok güzel bir yorumdu ve ‘’O heyecanı ben okuyunca duyayım, bana heyecanlı bir ay olduÄŸunu baÅŸtan söylemeyin.’’ demiÅŸti. Ama tabi bu da kiÅŸisel bir tercih o öyle istiyor baÅŸkası da ‘Aa! Ne heyecanı?’ deyip içine giriyor. Ä°nsanları dinlemek gerekiyor. Mesela ÅŸimdi sıfat seçerken fazla heyecanlı olmayan sıfatlara gidelim diyorum.
-Kurumunuzda izleyici tespiti ile ilgili bir çalışma var mı?
-Var. Kapıdan girenlere eÄŸer e-mail adreslerini bırakmak ve bizle iletiÅŸim halinde olmak istiyorsa bir form veriyoruz. Soruyoruz, biz sormadan bırakmak isteyenlerde oluyor. Sonrasında onları data base’imize ekliyoruz ve onların her birini gruplandırıyoruz. EÄŸer sanat çevresindense; iÅŸbirlikçileri, sanatçılar, genel izleyici, medya gibi alt gruplara ayırıyoruz.
-Program sürecinde çalışmalarınız nasıl ilerliyor?
-Takvimin birbirinden farklı gereksinimi olan alt kolları var. Her birini farklı ÅŸekilde ele alıyoruz. Sergi takvimi aynı zamanda uluslararası sanatçı programının takvimi, workshop’ların takvimi. Hepsinin farklı dinamikleri oluyor ve mekanı birbiri için önünü kesmeyecek ÅŸekilde ve boÅŸlukları dolduracak ÅŸekilde entegre etmemiz gerekiyor. Rezidans programı için ÅŸuan da 2019’u bitirdik. Artık 2019 için sanatçı kabul etmiyoruz. Çünkü hangi aylarda onların olacağını biliyoruz. Bu ne demek? Bir sanatçı programa katıldığı zaman burada iÅŸ üretiyor. Sonra katılım süresinin sonunda onun sergilemesi için bir zaman dilimine ihtiyacı var. O yüzden rezidans sanatçısı olduÄŸu zaman sürecin sonunda ona bir etkinlik takvimi çıkartıyoruz. O takvimde bizim genel sergilerimizle çakışmamalı ya da çakışıyorsa da ona göre hareket ediyoruz ve mekanı ikisine de yetecek ÅŸekilde bölüyoruz. Bağımsız sergileri 2 ya da 3 aydan önce almamaya çalışıyoruz. Çok sıkışık ve ani açılmış bir zaman dilimi yoksa eÄŸer. Diyelim ki bir sergi iptal oldu yerine yedekte bekleyenler ya da daha önce deÄŸerlendirmediklerimizden birini koyabiliyoruz. Yani ideali tabi 6-8 aylık yapmak ama rezidans programı hareketli bir ÅŸey ve onların buraya gelebilmesi bazen çok kısa zaman kalana kadar belli olmuyor. Çünkü fon alıp gelenler var, iÅŸini ayarlayıp gelenler var, vize problemi olanlar var. Bunlar netleÅŸmediÄŸi içinde her zaman yedekli çalışıyoruz. O olmazsa yerine bir ÅŸey koymamız gerekiyor. Yani o takvim sürekli açık drive’da bir dosya var. Orada hem rezidansı görüyoruz hem sergileri görüyoruz. Mesela sergi açılışıyla workshop’un da çakışmaması lazım. Workshop’ları genelde 1-2 ay önceden alıp programa oturtuyoruz.
-Etkinlik öncesinde ve sonrasında geri bildirim alma çalışmalarınız var mı?
-Mesela geçen sene bir sergi yaptık ve sergi de form verdik. Bu form serginin içeriÄŸi ve sergilenme biçimi ile ilgiliydi. Ä°zleyicinin görüÅŸlerini; ‘Bunu tarihsel çerçeveden yapılmış bir sergi olarak deÄŸerlendiriyor musunuz?’ ‘VerdiÄŸi bilgiler açısından 1 ile 5 arası deÄŸerlendirin.’ gibi. Sergi sonunda da bütün feedback’leri edinmiÅŸtik.
-Ä°zleyici veya katılımcı olarak gelenler bilinçli mi? Sizce motivasyonları nedir?
-EÄŸer atölye katılımcısıysa çok bilinçli, neye katıldığını ne yapmak istediÄŸini iyi biliyor. En son film atölyesi yaptık. Birbirine yedi benzemez alandan gelen insanlar vardı ama ortak bir paydada buluÅŸuyorlardı. Sergilerinde içeriÄŸine göre gelen izleyici profili deÄŸiÅŸiyor. Ne sergisi yaptığını ya da onu nasıl sunduÄŸumuza göre kimlerin gelip ne kadar ilgilendiÄŸi deÄŸiÅŸiyor. YaÅŸ grubu, kadın- erkek vs.
-Rekabet içinde veya iÅŸbirliÄŸi içinde olduÄŸunuz kurumlar var mı?
-Ben rekabete inanmıyorum ama iÅŸbirliÄŸi içinde olduklarımız var. Uluslararası iÅŸbirliklerimiz var. Uzun süredir devam eden San Francisco’lu bir Artship inisiyatifleriyle iÅŸbirliÄŸimiz var. Her sene Ä°stanbul’da ve San Francisco’da aynı sergi ya da performansların tekrarları oluyor. Bir burada, bir orada, bir Türkçe, bir Ä°ngilizce gibi.
Bir de son iki senedir yaptığımız Kanada ile bir iÅŸbirliÄŸimiz var. Daha önce Almanya’dan, Ä°talya’dan kurumlarla da iÅŸbirlikleri yaptık. Erasmus projelerine ev sahipliÄŸi yaptık. Türkiye içerisinde de bazı sanat inisiyatifleri ile ortak projeler düzenledik. Kadıköy bölgesinde olanlarla birlikte bir projede oldu. Yani iÅŸbirliklerine açık bir kurumuz.
-Yeni izleyici geliÅŸtirmek için izlediÄŸiniz bir yol var mı? Böyle bir gereksinim duyuyor musunuz?
-Dört seneye yakın permakültür kolektifi ile bir iÅŸbirliÄŸi yaptık. Bunlar çevre tasarımı, bahçe tasarımı, gıda, beslenme, ev hijyeni ile ilgilenen insanlar vardı. Bu grubu aslında içeri almamızın sebebi tamda buydu. Yeni izleyici derken sanat alanı dışındaki izleyiciler diyebilirim. Mesela onlar bizim için önemliydi çünkü dünyaya ve çevresine bu kadar duyarlı olan insanlar eÄŸer sanatsal aktivitelerle çok ilgilenmiyorlarsa aslında potansiyel olarak iyi sanat izleyicileri. Kendileri bilmiyor olabilir ama böyle bir sanat mekanında bu tarz toplantıları yaptıkça içeride olan biteni görmeyi ve oraya yeni izleyici olarak kazandırılmaya baÅŸladılar. Biz buna 2013 yılında yapmaya baÅŸlamıştık. O dönemde bir sanat mekanında bu tarz aktiviteler yoktu. Son iki senede Ä°stanbul’un bir çok yerinde ki galeri ve müzelerde çiçek yetiÅŸtirme, toprak ile ilgili workshoplar yer almaya baÅŸladı. Bir bilinç oluÅŸtu. Biz bence bunun öncüsü olduk. Son bir senedir permakültür etkinliklerini yapmıyoruz ama katılımcıların bazıları bizim izleyicimiz oldu. O gruptan gelenler kazandırılmış kitle oldu.
-Ä°zleyicinin kurumunuzdan nasıl bir deneyimle çıkmasını istiyorsunuz?
-Ä°lgisi uyanmış, heyecanlanmış, merak etmiÅŸ ve kendiyle bir baÄŸ kurmuÅŸ olarak çıkmasını istiyoruz. Çünkü burada edinebileceÄŸi en iyi ÅŸey bence bir yapıt satın almak deÄŸil, o yapıtı izlerken onun bir parçası olduÄŸunu hissetmek, içinde kendinde bir ÅŸey bulmak ya da mesela merakını uyandırmak. EÄŸer bilmediÄŸi bir ÅŸey ise gittiÄŸi zaman onu araÅŸtırmaya, okumaya devam etmesini körükleyecek bir kıvılcım vermek.
-Galerinizin konumu bakımından avantajlarınız ve dezavantajlarınız nelerdir?
-Avantajlarından biri ‘’Bizi nasıl buldunuz?’’ denildiÄŸinde ‘’Geçerken, yürürken’’ vb. gibi cevaplar geliyor. Dolayısıyla bu konumun öyle bir avantajı olduÄŸunu düÅŸünüyorum. Dezavantajı da tabii ki ne de olsa çok yerleÅŸik bir kanı var çünkü Ä°stanbul’da sanat; BeyoÄŸlu, Tophane, BeÅŸiktaÅŸ ÅŸimdiler de NiÅŸantaşı ve Maslak’ta. Ama her zaman Avrupa Yakası. Biz onun dışında olduÄŸumuz için hep ‘karşı taraf’, ‘diÄŸer taraf’. Zaten biliyorsunuz Khalkedon körler ülkesi demek. Yani görmeyenler ve görülmeyenler burada. Biraz algıda seçicilik var. Mesela bazı rehberler, haritalar, dergilerde çaÄŸdaÅŸ sanat dünyası dendiÄŸi zaman daha çok o tarafı koyuyorlar. Bizim girmediÄŸimizi izleyici fark edip ‘Siz burada yoksunuz’ diyen oldu. Kadıköy’de ki son bir senede artan damarı çok benimsemediler bence. Aslında biz tek deÄŸiliz, belki en eskiyiz. Bu yer deÄŸirmeni çevresi, Kadıköy, Moda çok geliÅŸti. Biraz ona ana göbekten uzak olmamızın piyasa bakışı açısıyla dezavantajı olabilir. Ama bizim için bir sakıncası yok.
-Kurumunuza yeni izleyici kazandırmak için eski programlar üzerinden deÄŸiÅŸiklik yapıyor musunuz? Yoksa yeni programlar mı yaratıyorsunuz?
-Yapıyoruz. Mesela bir atölyeye baÅŸladığımızda baÅŸka bir atölyenin temelleri atılabiliyor. Yani aslında eski programdan çıkıp yeni bir içerik oluÅŸturuyoruz. Bir öncekiyle dirsek temaslı ama birebir aynı deÄŸil. Ä°stenen içerikleri tekrarlıyoruz. Bunlar daha çok kurslarda, eÄŸitimlerde geçerli. Yoksa sergilerde çeÅŸitliliÄŸe önem veriyoruz. Bir yaptığımızı bir daha yapmak deÄŸil, daha önce kendine bir yer bulmamış insanlara alan açmak bizim için önemli.
-Ekonomik anlamda Türkiye zor bir süreçten geçmekte bu yılın zorluÄŸunu üzerinizde hissediyor musunuz?
-Türkiye her zaman zor bir süreçten geçiyor. Her geçtiÄŸi süreç en zoru bu galiba dedirtiyor ama o da bir ÅŸekilde geçiyor. Tabii ki her zaman bir baskı var. Burada ekonomik anlamda en büyük baskı giderek soylulaÅŸtırmaya girmesi. Moda ÅŸuanda o anlamda en üst limitlerde sanırım. Ki sanatçılar Kadıköy tarafına zaten soylulaÅŸtırmaya giren BeyoÄŸlu, Cihangir ve Tophane gibi yerlerden kaçarak gelmiÅŸlerdi. Bütün dünya ülkelerinde de böyledir. Berlin, Londra, Paris, New York’ta da böyle oldu. Sanatçılar gittikleri yeri yaÅŸanır hale getirdiler. Ä°nsanlarıyla birlikte rehabilite oldu ve güzelleÅŸti. Ne zaman ki güzelleÅŸti o zaman ’para etmeye’ baÅŸladı. O zaman da sanatsal ortamda yaÅŸam satmaya baÅŸladılar. Burada ise fiyatlar deli gibi arttı. Kiralar çok arttı. Burada ayakta kalmak 1-2 sene öncesine kadar daha zorlaÅŸtı. Çünkü ev sahipleri mülklerinin artık çok daha deÄŸerli olduÄŸunu düÅŸünüyorlar. Bizim eski mekanımızdan çıkmamızın da sebebi buydu. Bizden sonra girenler bizim ödediÄŸimizin beÅŸ katını ödüyor. Ama bu düzen böyle gidemez. O kiracı o fiyatı iki ay beÅŸ ay ödeyecek sonra tıkanacak, ev sahibi hiçbir ÅŸey almamaya baÅŸlayacak ve içerden dışarıya çıkaramadığı bir kiracı olacak.
|