Röportaj: Lale Altunel - Buluntu Benlik
Lale Altunel ile Buluntu Benlik sergisi üzerine bir röportaj gerçekleÅŸtirdik.
-Kendinizden biraz bahseder misiniz? Lale Altunel kimdir, neler yapar, neler üretir?
Hayalperest ve kendini arayan biriyim diye tanıtabilirim ama bu sorunun yanıtı; Marmara Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi Heykel bölümünde lisans, yüksek lisans ve doktoramı tamamladım ÅŸeklinde olmalı sanırım. Neler yapar; yüreÄŸinde çalan ezgileri görselleÅŸtirmeye çalışır.
-Buluntu Benlik nasıl ortaya çıktı? Psikiyatrik bir çaÄŸrışımı olan “benlik” kavramı ile nasıl iliÅŸkilendirdiniz?
Psikoloji terminolojisine çok hâkim olmadığımdan terimlerini ve kavramlarını kullanmaya çekiniyorum.
O yüzden basitçe açıklayayım; yerde, duvarda, tavanda, bulutta, aÄŸaçta gördüÄŸümüz bazı ÅŸekiller bize baÅŸka imgeleri çaÄŸrıştırır. Yani yanlış ifade etmek istemem ama ÅŸunu biliyorum; sen orada bir ÅŸey görüyorsan kendinden bir ÅŸey yansıtıyorsun diye yorumlanabilir. Duvarda gördüÄŸüm bir formla, bu yaklaşımla iliÅŸki kurdum ve iÅŸler ürettim. Sergiye bir baÅŸlık vermek gerektiÄŸinde de bu durumu “Buluntu Benlik” olarak tanımladım. Biraz daha psikoloji konularına hâkim olsam muhtemelen daha fazla ÅŸey söylenebilirdi üzerine.
-Figürlerinizin acı çeker, dünyanın bütün yükünü sırtında taşıyor gibi bir halleri var.
En son yazdığım doktora tezi beni etkiledi. Izdırabın ikonografisinin heykel sanatına etkisi diye tanımladığım, ızdırap halindeki figürler üzerinden bir ikonografi çerçeve içine aldım ve onun çaÄŸdaÅŸ sanattaki yansımaları üzerine bir tez yazdım. Bu sergideki figürlerin çilekeÅŸ hali bununla iliÅŸkili. Melankolik bir yapım var sanırım ve bu iÅŸlerime de, ilgilendiÄŸim konulara da yansıyor.
-Yolunuz duvardaki bu imgeyle nasıl kesiÅŸti ve o imgeden yola çıkmaya sizi iten neydi?
Üniversitede çalıştığım odanın penceresinin önündeki duvarda yer alıyor bu imge. Ä°mge de deÄŸil, duvara sıçrayıp kalmış ve kurumuÅŸ bir beton parçası. Gözüm sürekli oraya takılıyordu ve artık aklım da… Buraya gelirken bile onunla göz göze geldim. Onu duvarda 2015 yılında gördüm. O zamandan beri fotoÄŸrafını çektim, kalıbını aldım, beton döktüm, aynısı bende de olsun istedim. Tarihi bir eser bulmuÅŸum gibi gizemli ve kıymetli geldi. BaÅŸka bir insan baktığında hiçbir ÅŸey görmeyebilir orada. Sadece bir duvar. Ben de her yerde bu kadar yakınlık kurduÄŸum figürler görmüyorum. Denk geldi. Onu bulduÄŸumdan beri kaybetmek istemedim ve duygusal olarak baÄŸlandım, aşık oldum. Bu kadar net bir görüntüyü zihnimde canlandırdığından belki, üzerinde medite olup sessiz halimi dinleyebilmek için duvardaki o imgeyi seçtim. Akıl yürüterek yaptığım bir ÅŸey deÄŸil.
-Bu sergi süreci için ne kadar zaman çalıştınız?
Ä°lk karşılaÅŸtığım andan beri; onu belgelemiÅŸ olmam, onun üzerine düÅŸünmüÅŸ olduÄŸum anlamına gelir ama bu sergideki iÅŸlerin vücut bulması son üç aya ait.
-Çalışmalarınızı üretirken nasıl bir yol izliyorsunuz?
Bir defterim var. Oraya aklıma geleni yazıyorum, çiziyorum, dönüp tekrar okuyorum. O zaman ne düÅŸünmüÅŸüm ve ÅŸimdi ne düÅŸünüyorum? Aslında hep kendini sorgulayarak geçiyor. Genel olarak; zihnimdeki ÅŸey üç boyutlu bir ÅŸeye mi, videoya mı, sese mi, resme mi dönüÅŸecek; bunu süreç ortaya çıkarıyor. Belli bir dil, teknik ya da biçimsel bir form oluÅŸturduÄŸum söylenemez. Aklıma gelen birçok fikir oluyor ama dikkate almıyorum. Daha duygularıma hitap eden, yüreÄŸimi ısıtacak bir ÅŸeyse onu o zaman hayata geçiriyorum. Bu netleÅŸtikten sonra dilini düÅŸünüyorum. Video, resim, heykel; hangisi ile daha etkili ve gerçek olur?
-Çalışmalarınızın arasında aynı zamanda sergi afiÅŸi olarak da kullandığınız fotoÄŸrafı, dijital olarak üzerinde oynayıp imgenin baÅŸ kısmına kendi yüzünüzü çeÅŸitli açılarla eklemeniz neyi sembolize ediyor? Ä°mgeye kendinizi yerleÅŸtirirken içerik ve formla ilgili nasıl baÄŸlantı kurdunuz?
Duvardaki imge varlığımın bir yansımasıysa, ona kendi temsiliyetimi yerleÅŸtirerek bunu netleÅŸtirebileceÄŸimi fark ettim. Onun hali hazırda bir kimliÄŸi ve karakteri yok. Varlığını sadece bedeniyle tanıtıyor. Bir yüz edindiÄŸi takdirde karakter de ediniyor. Kendi yüzümü oraya yerleÅŸtirince de “ben” oldu. Sergideki defterde de benzer sahneler mevcut ama mekânlar farklı. Sadece duvarın görüntüsünü photoshopta çoÄŸaltarak büyüterek, perspektifiyle oynayarak bir mekân yarattım. Böylece o duvara bakarken hayalimde canlanan âlemi dijital olarak resmettim. Duvardaki imgenin gerçek mekânına kendimi ve heykellerimi yerleÅŸtirerek, kendimle yüzleÅŸme hallerimi görselleÅŸtirmiÅŸ oldum.
-Sergiyi gezerken geçmiÅŸ yıllarda ürettiÄŸiniz bir heykeli parçalayıp aynı malzemeyle bu sergi için yeni bir heykel yarattığınızı görüyoruz. Bunun özel bir anlamı var mı?
2009’ da yaptığım bir heykeldi. Hiçbir yerde sergilenmedi. Feminist yaklaşımla oluÅŸturulmuÅŸ, biraz agresif bir karakterdi. Ä°çime sinmeyen, yüreÄŸimden gelmeyen bir çalışmaydı. O yüzden göstermeye de çekindim aslında. Depoda yer iÅŸgal ettikçe bana yük oldu ve ondan bir ÅŸekilde kurtulmak istedim. Sonra bu sergideki iÅŸ için bir iskelet oldu. Parçalayıp gerekli yerleri uzatıp kısalttıktan sonra tekrar polyesterle birleÅŸtirdim. Özel bir anlamı yok. Her ÅŸey kendiliÄŸinden oldu ama evet, onu sadeleÅŸtirmek beni rahatlattı. Sonuçta ruhsal bir yansımadan söz ediyorum, en yalın haline, özüne yaklaÅŸabilmem gerekir. Kadın ya da erkek, insan ya da hayvan olarak tanımlamamak lazım. Sadece varlığı önemli. Bu yüzden yaptığım figürler insanla hayvan, kadınla erkek arasında flu bir görüntüye sahip
-Bu sergide birçok malzemeyi bir arada görüyoruz. Lateks, beton, fotoÄŸraf, video… Malzeme çeÅŸitliliÄŸi ve konularınızdan söz eder misiniz?
Kendimi bu konuda serbest bırakmak istedim. Orada gördüÄŸüm formu nelerle çeÅŸitleyebiliyorsam ona dönüÅŸtürdüm. Biraz da gerekliliÄŸine göre…Üstünde kıl ekebilmek için latex kullandım, duvarın karakterini taşıyabilmek için beton, ya da ne bileyim; sesi ve hareketli görüntüyü galeriye taşıyabilmek için videoyu…
-Akademisyen olmak üretim pratiÄŸinizi nasıl etkiliyor?
Güzel tarafı; çalışma arkadaÅŸların, öÄŸrencilerin; etrafında herkes bir ÅŸey üretmeye çalışıyor, düÅŸünüyor ve okuyor. Onlardan teknik ya da kuramsal yeni bir bilgi almak; etkileÅŸime geçiriyor. Tek başına bir atölyede olmaya tercih ediyorum. Motive edici birçok yönü var. Daha canlı ve dinamik tutuyor. Kendi alanında bir üniversitede olmak, konundan uzaklaÅŸmana izin vermiyor.
-Beslendiğiniz kaynaklar, materyaller ya da esinlendiğiniz kitaplar var mı?
Genel olarak duyduÄŸum, gördüÄŸüm, okuduÄŸum her ÅŸey bana kaynak oluyor. Ama özellikle müziÄŸin yarattığı ruhsal etki çok güçlü.
-Yurt dışında rezidans programlarına katılmak nasıl bir motivasyon oldu? Rezidans programları hakkında ne düÅŸünüyorsunuz? Üretim pratiÄŸinize nasıl katkı saÄŸlıyor sizce?
Madrid’te, Neomudejar Avangard Sanatlar Müzesi’ nde bir rezidans programına katıldım. Zaman kısıtlıysa rezidans programları daha da iyi bir ÅŸey. Rezidans programları sanatçıları hızlı düÅŸünüp hızlı üretmeye; dolayısıyla daha pratik davranmaya ve teknik konuları nasıl daha kolay çözerim diye öÄŸrenmeye sevk ediyor. Yaratıcılığını geliÅŸtiren bir ÅŸey. Ben oradayken, yanımda heykel yapabileceÄŸim hiçbir malzeme yoktu. Åžartlara göre, ne yapabilirim diye düÅŸünmeye baÅŸladım. Mekânın atıkları arasında çok sayıda kullanılmış üniforma buldum. Ä°ÄŸne ve iplik satın alıp onları birbirine dikerek iÅŸ ürettim.
-Bu sergiden sonra neler yapmayı düÅŸünüyorsunuz?
Bu sergiden sonra, bu konu üzerinden devam etmek istiyorum. Yani “bilinç dışı” üzerinden ilerlemek istiyorum. Kendimi bu imgenin içinde bulmaya ve görmeye çalıştım ama çok yaman bir konu ve baÅŸarılı olmak zor. Hala tamamlanmamış bir ÅŸey var ve devam etmesi lazım. Belki teknik deÄŸiÅŸecektir, görüntü deÄŸiÅŸecektir. Henüz bilmiyorum. Ayrıca bu sergiyi ortaya çıkaran deneyimi, katılımcılarla paylaÅŸabileceÄŸim bir workshop yapmayı düÅŸünüyorum.
Röportaj: Bahar GüneÅŸ
Sergi, 1 Kasım 2017 tarihine kadar ÇarÅŸamba’dan Pazar’a 11:00- 19:00 saatleri arasında, diÄŸer günler randevu ile Kadıköy Moda’da yer alan bağımsız sanat inisiyatifi halka sanat / projesi’nin galeri mekanında izlenebilir.